NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
بِشْرُ بْنُ
هِلَالٍ
أَنَّ
جَعْفَرَ
بْنَ سُلَيْمَانَ
حَدَّثَهُمْ
عَنْ يَزِيدَ
الرِّشْكِ
عَنْ
مُطَرِّفِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ أَنَّ
عِمْرَانَ
بْنَ
حُصَيْنٍ
سُئِلَ عَنْ
الرَّجُلِ
يُطَلِّقُ
امْرَأَتَهُ
ثُمَّ يَقَعُ
بِهَا وَلَمْ
يُشْهِدْ
عَلَى
طَلَاقِهَا
وَلَا عَلَى رَجْعَتِهَا
فَقَالَ
طَلَّقْتَ
لِغَيْرِ سُنَّةٍ
وَرَاجَعْتَ
لِغَيْرِ
سُنَّةٍ أَشْهِدْ
عَلَى
طَلَاقِهَا
وَعَلَى
رَجْعَتِهَا
وَلَا تَعُدْ
Mutarnf b. Abdillah'dan
rivayet olunduğuna göre İmran b. Husayn'a karısını boşayıp da sonra (dönmüş
olmak için) onunla cinsî münâsebette bulunan ve ne onu boşadığını, ne de ona
döndüğünü şâhitlendirmeyen bir kimse(nin durumu) sorulmuş da,
"Sen sünnete aykırı
olarak boşamışsın, (yine) sünnete aykırı olarak dönmüşsün. Onun boşandığını da
kendisine dönüldüğünü de şahidlendir ve (böyle şahitsiz boşamayı ve dönmeyi)
bir daha yapma" diye cevap vermiş.
İzah:
İbn Mâce, talak
Ric'at veya rec'at,
lügatte, geri dönmek gerilemek manasına gelir.
Fıkhî terim olarak ise,
"nikah milkini devam ettirmek istemek yani boşamış olduğu karısına tekrar
dönerek aralarındaki eski nikah bağın devam ettirmek istemektir.
Ric'atin şartlan
vardır: Talakı, sarih lâfızlarla yahut kinaye lafızların bazıları ile yapmak,
mal mukabilinde boşamamak, üç talakı tamamlamamış olmak, kadının medhûlün-bihâ
(yani ilişkide bulunulmuş) olması. Ric'atin iddet içinde yapılması bu şartlara
dahildir.
Bu hadis verilen talakı
ve ric'ati şahitlendirmenin meşru olduğunu ifade etmektedir. Her ne kadar bu
hadis İmrân b. Husayn'ın sözü ise de içinde geçen "sen sünnete aykırı
olarak boşamışsın" cümlesi bu hadisi merfû hadis hükmüne yükseltmektedir.
Çünkü bir sahabînin sünnetle ilgili bir meseleyi anlatırken kendi kafasından
rastgele konuşarak kendi sözünü RasûM Ekrem'e isnad etmesi düşünülemez.
Bir kimsenin karısını
boşarken veya ona dönerken bu hareketini şahitlendirmesinin hükmü, ulema
arasında ihtilaflıdır. İmam Şafiî'ye ve İmam Ahmed'den gelen bir rivayete göre,
talak ve ric'ati şahitlendirmek farzdır. Delilleri ise, mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif ile "sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce
(nikahınız altında) tutun, yahut güzellikle onlardan ayrılın. (Eşinize tekrar
dönmek veya ondan ayrılmak için) içinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit
tutun"[Talak 2] âyet-i kerimesidir.
Hanefî uleması ile imam
Malik'e ve imam Ahmed'den gelen bir rivayete göre ise, sözü geçen meselelerde
şahit bulundurmak müstehabdır. Çünkü bunlar erkeğin hakkıdır. Kadının rızasına
bağlı değildir. Bu sebeble erkeğin diğer haklarında olduğu gibi bunda da
şahide ihtiyacı yoktur. Bu bakımdan âyet-i kerimedeki şâhitlendirme emri,
şâhitlendirmenin farz değil, müstehab olduğuna delâlet eder. Bir veya iki
talakla boşadıktan sonra kadına dönmenin iddet içerisinde olacağında bütün
ulema ittifak ettikleri gibi ric'atin "zevcemi tekrar nikahım altına
aldım, onu nikahım altında tuttum, ona döndüm," gibi sözlerle de
olabileceğinde görüş birliğine varmışlardır. Çünkü bu sözler kitap ve sünnette
müracaat lâfızları olarak kullanılmışlardır. Bu lâfızların Kur'ân'da ric'at
anlamında kullanıldığına misal olarak; "Kocaları da bu arada barışmak
isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler."[Bakara 228]
"...Onları güzelce (nikahınız altında) tutun..."[Talak 2] âyet-i
kerimeleri verilmiştir.
Sünnetten bir misâl
olarak da "O'na (yani Abdullah'a) emret hanımına dönsün" anlamındaki
2181 numaralı hadis-i şerif gösterilebilir. Ulema ric'atın sadece sözle mi
yoksa hem sözle hem de fiille mi olabileceği meselesinde ihtilâf etmişlerdir.
İmam Şafiî'ye ve imam Ahmed'in bir kavline göre ric'at sadece sözle olabilir.
Çünkü ric'atta şahit tutmak şarttır. Nikah ve talak gibi meselelerde ancak
sözler için şahit lâzım olduğuna göre ric'a-tin de sözle olması gerektiği
ortaya çıkar. Ulemanın büyük çoğunluğuna göre ise ric'at sözle olabileceği gibi
fiillen de olabilir. Ancak bu görüşte olan ulemadan imam Malik ile İshak fiille
yapılan ric'atin sahih olabilmesi için niyyetin de bulunmasını şart
koşmuşlardır. Çünkü Rasûl-i Ekrem efendimiz "ameller niyyetlere
göredir" buyurmuştur.
Hanefi ulemasıyla, Said
b. el-Müseyyeb, Hasen el-Basrî, es-Sevrî ve el-Evzaî'ye göre ise, niyyet
bulunmasa bile yine de fiille yapılan ric'at sahihtir. Çünkü iddet müddeti
muhayyerlik süresidir. Binaenaleyh insan bu süre içerisinde karısına döndüğünü,
ona dönmeyi tercih ettiğini sadece sözle ifâde edebileceği gibi sadece onunla
cinsî münâsebette bulunmak suretiyle de isbat ve ifade edebilir. Bunun için
niyyete ihtiyâç yoktur. Zira Cenab-ı Hak "...kocaları da bu arada barışmak
isterlerse onları geri almağa daha çok hak sahibidirler..."[Bakara 228]
buyurmuştur. Ve aynı zamanda ric'î talakla boşanan kadınla cinsî münâsebette
bulunmak helaldir. Çünkü bu kadın kendisiyle î'lâ veya zihar edilen kadın
gibidir ve ric'î talak ile evlilik bağı tamamen zail olmaz. İmam Mâlik'e göre
ise, ric'î talakla boşanan bir kadına geri dönmedikçe onunla cinsî münâsebette
bulunmak haramdır. Bunun içindir ki cinsî münâsebette bulunurken kadına dönmeyi
kast etmek gerekir.
Bu mevzuda Mâlik'î
mezhebi ulemasından İbn Rüşd şunları söylemiştir: "Ulema ric'î talak ile
boşanan kadın henüz iddet süresinde iken kocasının onunla ne dereceye kadar ihtilâf
edebileceği hakkında ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik: "Kocası yalnız
olarak onun yanında kalamaz, onjdan izin almadan yanına giremez ve onun saçına
bakamaz. Fakat beraberlerinde başkası bulunduğu zaman onunla birlikte yemek
yiyebilir.," demiştir. Fakat Îbnu'l-Kasım: "İmam Malik, kişinin ric'î
talak ile boşadığı karısıyla birlikte yemek yiyebildiği görüşünden vaz
geçmiştir." der. İmam-ı Ebu Hanife de "ric'î talak ile boşanan
kadının, kocasına kendini süslemesinde güzel kokular sürünmesinde, tırnaklarını
kınalamasında ve gözlerine sürme çekmesinde sakınca yoktur." demiştir ki,
Süfyan es-Sevrî, İmam Ebu Yusuf ve Evzâi de buna kaildirler. Bunların hepsi:
"Kadının yanına habersiz olarak, oraya sözle, veya öksürme veya
pabuçlarından ses çıkarmak gibi bir hareketle geldiğini bildirmeden girmesinin
caiz olmadığını" söyle-, mislerdir.
Ulemâ bu babdan olmak
üzere şu meselede de ihtilâf etmişlerdir: Bir kişi karısının gıyabında onu,
ric'î talakla boşadıktan sonra henüz iddet süresi bitmemişken bir daha onu nikahı
altına döndürürse ve kadında sadece boşandığını işitip geri alındığını
işitmediği için iddet süresi bittikten sonra evlenirse nasıl olur?
İmam Mâlik Muvatta'da
"Bu kadın yeni kocası onunla gerdeğe girmiş olsun olmasın yeni
kocasınındır" demiştir. Evzâî ile Leys, İbn Sa'd de buna kaildirler. Fakat
İbnu'l-Kasım imam Malik'in bu görüşünden rü-cû edip "Eski kocası daha çok
hak sahibidir" dediğini rivayet etmiştir. İmam Malik'in Medine'li olan
talebeleri ise, onun eski görüşünü benimseyip "İmam Malik bu görüşünden
dönmemiştir. Çünkü Muvatta'da yer verdiği bu görüşünü vefat edinceye kadar
talebelerine okuyordu" demişlerdir. İmam Malik, Muvatta' da ayrıca Hz.
Ömer'in de buna kail olduğunu söylemektedir.
İmam Şafiî ile Küfe
uleması olan İmam Ebu Hanife ve diğerleri ise, "Yeni kocası onunla gerdeğe
girmiş olsun olmasın, onu nikâhı altına geri döndüren eski kocası daha çok hak
sahibidir" demişlerdir ki, Ebû Dâvud ile Ebû Sevr de buna kaildirler. Bu
görüş aynı zamanda Hz. Ali'den de rivayet olunmuştur ve en zahir olan görüş de
budur. Bu mesele hakkında Hz. Ömer'den de "Onu nikahı altına geri döndüren
kocası, isterse onu kabul eder, isterse onu yeni kocasına bırakıp ona verdiği
mehri geri alır." diyerek beyanda bulunduğu rivayet olunmuştur. İmam Malik'in,
birinci görüşünün delili, îbn Vehb'in Yunus'dan, Yunus'un İbn Şihab'dan, İbn
Şihab'ın Said b. el-Müseyyeb'den rivayet ettiği "Karısını boşadıktan sonra
onu tekrar nikahı altına döndüren ve fakat bunu kadının iddet süresi bitip
başkasıyla evleninceye kadar gizli tutan kimse hakkında sünnet şudur ki; bu
adam bu kadın üzerinde bir hak iddia edemez. Kadın yeni evlenidği kimsenin
karışıdır" hadisidir. Fakat derler ki bu hadis yalnız İbn Şihab'dan
rivayet olunmuştur.
Diğer gurubun delili de
şudur: "Bu kadının, evlenmeden önceki eski kocasının hakkı olduğunda icma
vardır. Eski kocasının onu nikahı altına geri döndermesi sahih olduğuna göre
yeni kocasıyla evlenmesi fasiddir. Çünkü başkasıyla evlenmesi -o başkası ister
onunla gerdeği girmiş olsun, ister olmasın- onu eski kocasının nikâhı altından
çıkaramaz." En zahir olan budur ve Tirmizî'nin kaydettiği; "Peygamber
efendimizin; "Hangi kadın iki kişi ile evlenirse, önce hangisiyle evlenmiş
ise onundur ve hangi adam bir malını iki kişiye satarsa, önce kime satmış ise,
mal onundur."[bk. 2088 numaralı hadis.] buyurduğu hadis de buna şehâdet
etmektedir.[bk. İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 113, 114 (trc. A. Meylânî).]
Hz. Ali de karısını boşa-yıp da karısının haberi olmadan ona dönen ve döndüğünü
şahitlendiren bir kimsenin karısıyla olan yeni durumu hakkında şöyle demiştir:
"Bu kadın başka birisiyle gerdeğe bile girse, ilk kocasına aittir."